30 Nisan 2010

Kim Korkar Hain Kurttan? “Çocuklarda korkunun gelişimi”

Korku, bir tehlike ya da tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, üzüntü olarak tanımlanır. Bu duyguyu yaşamaktan hoşlanmasak da hayatımızı sağlıklı şekilde devam ettirebilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz duyguların başında gelir. Her ne kadar hoşlanmasak da yaşamımızı sağlıklı biçimde sürdürmek için gereksindiğimiz duyguların başında gelir korku. Korku, bedenimiz için bir sinyal görevi görür. Kendisini tehlikeli bir durumdan uzaklaştırabilecek ya da savunabilecek şekilde çalışmaya başlar. Hızlı hareket edebilmek için kalp daha fazla kan pompalar, oksijen ihtiyacı arttığı için solunum sistemi daha hızlı çalışır. Buna bağlı olarak vücut ısısı yükselir. İnsan kendini gergin ve tetikte hisseder. Bu sinyal bizim için çok önemlidir ancak her zaman ‘gerçekten’ bir tehlike olduğu anlamına gelmez. Ayrıca ortada görünür bir tehlike olsa bile, harekete geçmeye hazır olan bedeni kontrol edebilmek için sakin olmak ve o sırada korkuyla başa çıkabilmeyi öğrenmek gerekir. Bu öğrenme ise insan doğduğu anda başlar. Her konuda olduğu gibi bu konuda da ilk yol göstericiler ailelerdir.

Çocuklarda korku duygusunun gelişimi yaşadıkları dönemlere göre farklılık gösterir. Bunlar çeşitli sesler, görüntüler olabileceği gibi yabancılar, hayvanlar, taşıtlar veya hayali varlıklar da olabilir. Korkulan ‘şey’ ne olursa olsun, çocukların kendilerini rahatlatmak ve güvende olduklarını hissetmek için yaptıkları genellikle aynıdır: Güvenilir bir yetişkine yaklaşır ve her şeyin yolunda olduğunu anlamak için olumlu bir işaret bekler.

0-6 ay:

Bu dönemde bebekler genellikle ani ve şiddetli gelen seslerden korkar. Görme yetileri henüz tam olarak gelişmediği için anneyi sesinden, kokusundan ve kalp ritminden tanırlar. Kendilerini annelerinin yanında daha güvende hissederler. Bu nedenle korktuklarında anneye yakın olmak isterler. Parasempatik sinir sistemleri henüz gelişmediğinden kendilerini rahatlatamazlar ve bu nedenle rahatlayabilmek için mutlaka yardıma ihtiyaç duyarlar. Bu dönemde bebeğin ihtiyaçlarının vaktinde karşılanması ve korktuklarında yalnız bırakılmamaları çocuğun anneyle güvenli bağlanma ilişkisi kurmasını sağlar.

6-18 ay:

Bebekler 6 aylık olduklarında görme yetileri gelişir ve gördükleri insanları ayırt etmeye başlar. Daha önce aralarında bir fark yokmuş gibi görünen insanların aslında farklı kişilerden oluştuğunu görürler. Kendilerini güvende hissettikleri ve alışık oldukları yer ebeveynlerinin yanı olduğu için, iletişim kurmaya çalışan insanları başlangıçta tehdit olarak algılayabilirler. Yabancılara karşı geliştirilen bu korkuyla başa çıkabilmek için ebeveynlerine daha çok yaklaşırlar. Bebeği zorlamadan korkusunu aşmasını sağlamanın yolu, ondan uzaklaşmamaktır. Kendini hazır hissetmediği bir durumla karşı karşıya bırakılmamalıdır.

Kendisiyle iletişim kurmaya çalışan kişinin ebeveynleriyle sıcak bir ilişkisi olduğunu görmek bebeği rahatlatır. Zarar görmeyeceğine ikna olan bebek, ilişki kurmaya hazırdır ve yavaş yavaş güvenli alanının sınırlarını genişletir.

Bu dönemde bebeklerin ve ailelerin karşılaştığı önemli değişimlerden biri de bebeğin hareket edebileceği olgunluğa ulaşmasıdır. Bebekler bir taraftan uzaklaşarak daha fazla nesneyle ilgilenmek isterken diğer taraftan güvenli alanlarından uzaklaşmaktan korkarlar. Bu nedenle bebekler çevreleriyle ilgilenirken ebeveynlerini de görmek isterler. Göremedikleri zaman kendilerini güvende hissetmezler. Ebeveynler, bebeklerinin kendisini güvende hissedeceği kadar yakınında bulunmalı ancak onun çevresiyle ilgilenebilmesi için uzaklaşmasına izin vermelidir.

Ebeveynlerin, çocuklarının başına kötü bir şey geleceğinden endişe ederek sürekli onları yanlarında tutmaya ve korumaya çalışması, çocuğun Dünyanın tehlikeli bir yer olduğuyla ilgili düşünceler oluşturmasına neden olabilir.

18 ay- 3 yaş:

Bu dönemde, çocukların dil gelişimi başlamıştır. Kelime kullanırlar ve ilkel bir düzeyde de olsa bir sembol ile bu sembolün temsil ettiği nesne arasında ilişkiyi anlayabilirler. Dil becerilerinin gelişmesi, çocukların benzerlikleri fark ederek grup oluşturabilmelerini sağlar. Çevrelerinde gördükleri diğer varlıkları insanlardan ayırabilirler. Çocukların bu dönemde hayvanlardan, taşıtlardan ya da buna benzer varlıklardan korkmasının nedeni budur. Çocuklar; henüz tanımlayamadıkları için bu varlıkların tehlikeli olduğu şüphesi taşır.

Tehlikeli olanla olmayan arasındaki farkları anlayabilmeleri için sordukları sorulara anlayabilecekleri şekilde cevap vermek gerekir. Ayrıca, korktuklarında yapacakları ilk şey, güvendikleri yetişkinlere bakmak olacaktır. Sözel ve bedensel mesajlara bakıp davranışlarını ona göre düzenleyecektir. Eğer korku tepkisi görüyorsa tehdidin gerçek olduğuna karar verecek ve korkacaktır. Sakin olduğunuzu gördüğünde ise kontrolün kendi elinde olduğuna karar verecek ve buna göre hareket edecektir.

Çocuklar bu dönemde de yüksek veya ani seslerden ve yabancılardan korkmaya devam edebilirler. Ancak korku, daha önceki dönemlere göre daha azdır ve kontrolün kendilerinde olduğu hissi daha kuvvetlidir.

3-6 yaş:

İnsanların en çok soru sorduğu dönem belki de 3-6 yaş dönemidir. Dil becerilerindeki gelişme onlara dünyayı daha ayrıntılı şekilde tanımlama imkanı yaratır. Dil gelişimine bağlı olarak ortaya çıkan soyutlama becerisi, çocuklara hayali oyunlar oynama şansı tanır. Çocuklar bu dönemde hayal ile gerçeği ayırt edemez. Bu nedenle masalları gerçekmiş gibi dinlerler. Çocukların hayal gücünde gerçekleşen bu gelişme onların dünyasını zenginleştirirken aynı zamanda yeni korkuların ortaya çıkmasına neden olabilir. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalını dinleyen bir çocuk için; Pamuk Prenses, cücelerin ormandaki mutlu yaşamı ya da son anda kurtarıcı olarak sahneye çıkan prens ne kadar büyüleyiciyse, Pamuk Prenses’i ormana götüren avcı ya da kötü kalpli cadı da o kadar korkutucudur. Televizyon ve bilgisayarda izledikleri görüntüler ya da çevrelerinde konuşulan konular, çocuklarda benzer etkiler yaratabilir.

Çocuklar korkularını pek çok farklı şekilde ifade edebilir. Doğrudan konuyla ilgili soru sorabilirler. Çizdikleri resimler ya da oyunlar, yaşadıkları korkunun ipuçlarını taşıyabilir. Kötü rüyalar, uyku düzeninde bozulma ya da alt ıslatma gibi belirtiler, yaşadıkları korkuyla ilişkili olabilir. Çocuk, yaşadığı durumu sözlerle ifade etmekte zorlanıyor olabilir. Bu noktada, ebeveynler çocuklarını sakin bir ifadeyle sonuna kadar dinlemeli, açıklamakta zorlandığını hissettiğinde soracağı sorularla kendini ifade etmesine yardımcı olmalıdır. Korkunun nedeni bir yetişkin için gerçek dışı olabilir ancak unutulmamalıdır ki, çocuk için yaşanan korku gerçektir. Bu nedenle çocuğa korkulacak bir şey olmadığını söylemek onu rahatlatmaz. Tam tersine çocuğun ‘anlaşılamadığını’ hissetmesine neden olur. Yetişkinin abartılı bir tepki vermesi durumunda ise, çocuk korktuğu şeyin büyükleri bile korkuttuğunu düşünebilir. Bu durumda çocuğun korkusunun daha da artması beklenebilir.

3-6 yaş döneminde çocuklar ölüm, cinsellik, din gibi konular üzerine düşünmeye başlar ve pek çok soru sorarlar. Anlaşılması yetişkinler için bile kolay olmayan bu konularda çocukların yaşadığı kafa karışıklığı son derece doğaldır. Ailelerin bu tür konularla ilgili sorulara cevap verirken nelere dikkat etmeleri gerektiği, başlı başına farklı bir yazı konusudur. Ancak aileler çocuklarının bu dönemde hayal ile gerçeği birbirinden ayırmakta zorlandıklarını göz önünde bulundurmalıdır. Bu tür konularla ilgili soruları görmezden gelmek ya da “ayıp, günah” gibi cevaplar vermek, çocuğun konuşma cesaretini ve isteğini azaltacaktır. Çocukların bu tür soruları kendi hayal dünyaları içinde cevaplandırmaları, daha sonra ortaya çıkabilecek birçok korkunun temelini oluşturabilir. Bu nedenle ebeveynlerin çocuğun sorularına korkmasına neden olabilecek faktörlerden uzak durarak cevap vermesi önemlidir.

Neler Yapılabilir?

Çocuklar için korkuyla baş etme, ailenin önemli rol üstlendiği bir öğrenme sürecidir. Çocuğa kendini güvende hissedeceği bir ortam yaratmak, zor durumlarda yanında olacağını göstermek, başa çıkma becerilerini kazanmasında ve geliştirmesinde yardım etmek, ailelerin görevidir.

Çocuğunuzu çatışma ortamından uzak tutun

Anne ve baba arasında yaşanılan anlaşmazlıkların çocukların bulunduğu ortamda çözülmeye çalışılması ya da taraf olmalarının beklenmesi çocuğu huzursuz edecektir. Çocuklar, anne ve baba arasındaki anlaşmazlıkları çözmekle sorumlu tutulamazlar. Sürekli gergin bir ortamda yaşamak zorunda kalan çocuğun pek çok korku ve kaygı geliştirmesi kaçınılmazdır.

Çocuğunuzun korkularını görmezden gelmeyin

Öcülerden korkan dört yaşındaki bir çocuğa öcülerin olmadığını söylemek ya da bu durumu ciddiye almadığınızı gösteren cevaplar vermek çocuğunuzu rahatlatmaz. Gerçek ve hayal arasındaki farkı belirleyemeyen çocuğun ‘anlaşılamadığını’ hissetmesine yol açar. Böyle bir durumda çocuğun korkularını paylaşma isteği azalabilir. Çocukla sadece iletişim kurmak bile onun rahatlamasına yardımcı olur. Aile çocuğun korkularını dinlemeli ve bu korkuyla başa çıkabilecek yöntemleri geliştirebilmesi için ona yol göstermelidir.

Çocuklarınızın korkularını büyütmeyin

Çocuklar anne ve babalarını dünyayı anlayabilmek için bir ayna gibi kullanırlar. Çocuk korktuğu zaman anne ve babasının sözel ve bedensel mesajlarına bakarak süreci anlamaya çalışır. Bu nedenle çocuğunuz herhangi bir şeyden korktuğunda sakin kalmanız önemlidir. Bu sayede çocuk kontrolün kendi elinde olduğuna daha kolay inanacaktır. Ayrıca anne ve babanın soğukkanlılığını koruması, çocuğun korkularıyla başa çıkabilmesi için iyi bir model oluşturacaktır.

Korkuyu bir eğitim aracı olarak kullanmayın

Çocuğunuzun istenmeyen bir davranışını engellemek için onu korkutmayın. Bu tür yöntemler çocuğunuzun olumlu davranış kazanmasında ya da olumsuz davranışının ortadan kalkmasında hiçbir işe yaramaz. Çocuk böyle bir durumda sadece korkar. Yanlış bilgiler, inanışlar ve korkular dışında hiçbir şey kazanmaz. Tabağındaki yemekleri bitirmediği takdirde başına kötü bir şey geleceği söylenen çocuğun bu süreçte kazanacağı tek şey bir yeme problemi olacaktır.

Korku nedeniyle yaşam düzeninde değişiklik yapmayın

Kötü bir rüyadan korktuğu için anne ve babasının yanında yatmak isteyen çocuğa bu nedenle izin vermek korkulan şeyi bir gerçek haline getirecektir. Çocuklar anne ve babalarıyla birlikte uyumayı çok sevdikleri için yaşadıkları korku aynı zamanda bir ödüle dönüşecektir. Bu nedenle korkmuş halde yanınıza gelen çocuğunuzu sonuna kadar dinleyin ve sakinleşene kadar bekleyin. Çocuğunuz sakinleşince onunla beraber yatağına gidin ve uyuyana kadar yanında kalın. Bu hem çocuğunuzun kendini güvende hissetmesini sağlayacak hem de korkusuyla başa çıkmasını kolaylaştıracaktır. Çocuğunuzla kendi yatağınızda vakit geçirme zevkini güzel zamanlara saklayın.

Çocuğunuzla ortak dil kullanın

Çocuklar, karşılaştıkları pek çok güçlükle hayal güçlerini kullanarak başa çıkarlar. Masal, oyun, resim gibi aktiviteler çocukların öğrenme sürecinde önemli yer tutar. Korkularıyla başa çıkabilmeleri için anlamakta zorlanacağı açıklamalar yapmak yerine, çocuklara eşlik edin. Korkuya neden olan şeyleri oyun, masal ya da resim kullanarak anlatmak çocuklar için daha rahattır. Ayrıca çocuğun ebeveynle iyi zaman geçirmesini sağlar. Bu şekilde iletişim kurulan çocuk, korku ve kaygılarını sizinle paylaşmak için daha istekli olacaktır.

Uzman desteği alın

Çocuklar korkularıyla başa çıkmakta zorlanabilir. Çocuğun aileden aldığı destek çok önemlidir ancak her zaman sorunu çözmeyebilir. Korkunun başlangıcında travmatik bir yaşantı olabilir. Eve hırsız girmesi, evde ya da dışarıda geçirilen bir kaza, deprem, sel gibi doğal afetler, bir yakınını kaybetmek, ciddi bir hastalık geçirmek, ameliyat gibi insanlar için başa çıkılması zor yaşantılar çocuklarda birçok korkunun ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca çocuk herhangi bir sebeple yaşadığı korkunun nedenlerini anlatamıyor olabilir. Çocuğunuz kötü rüyalar görüyorsa, sık sık uykusundan uyanıyorsa, tuvalet eğitimini almış olduğu halde altını ıslatmaya ya da dışkı kaçırmaya başladıysa ifade etmekte zorlandığı bir sorun yaşıyor olabilir. Böyle bir durumla karşılaşıldığında aile öncelikle çocuğuna “güvende” olduğu mesajını vermeli, sonrasında ise mutlaka bir uzmandan destek almalıdır.


bu yazı cumhuriyet gazetesinin 24 nisan cumartesi sayısında kısaltılarak yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder