23 Ağustos 2011

Gençtur Film Kampı Disiplinlerarası Sanat Atölyesi


Gençtur Film Kamp programı bizim için İstanbul Alibeyköy’deki otobüs terminalinde başlıyor. 14-17 yaşlarındaki yaklaşık 15 katılımcıyla beraber yola çıkıyoruz. Bazıları kampa katılmak konusunda istekli, bazıları ailelerinin isteği veya zorlamasıyla geliyor. Yurt dışından üç misafirimiz var. Yunanistan, İtalya ve Fransa’dan birer kampçı bizimle beraber geliyorlar. Doğaçlama Oyuncusu ve Eğitmeni Koray Tarhan’la birlikte hazırladığımız altı oturumdan oluşan Disiplinlerarası Sanat Atölyesi Programı’nı kullanacağız. Yaklaşık 12 yıldır yapmakta olduğumuz işlerin son 6 ayda konuşup tartışarak ve bazı kısımlarını farklı gruplarla deneyerek hazırlamış olduğumuz pek çok çalışmayı farklı şehir ve ülkelerden gelen 21 kişilik grupla uygulama şansımız olacağı için heyecanlıyız.

Kamp yerine ulaştıktan üç saat kadar sonra ilk çalışmamızı yapmak üzere toplanıyoruz. Tanışma ve ısınma oyunlarını oynamak için tüm kampçılar ve eğitimciler bir araya geliyor. Başlardaki tedirginlik, yaklaşık kırk beş saat süren çalışma sonunda pek çoğumuz için yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Birbirimizin isimlerini, ortak yaşantılarımızı öğreniyoruz. Bazı kampçılar çalışmaya katılma konusunda oldukça isteksiz. Ancak katılımcıların çoğu çalışmaya dahil olmaya çalışıyor. Grubun kaygısı çalışma ilerledikçe azalıyor. Gülen ve eğlenen insanların sayısı zamanla artıyor. Herkesin bir arada oynadığı oyunlardan ikili oyunlara geçiyoruz. Bu aynı zamanda kampa henüz gelmiş olan grup üyeleri için de kendisine yakın bulduğu kişilerle yakın ilişkiye geçme şansı yaratıyor. Oyunlar sırasında, insanların hata yapmamak için kendilerini ne kadar zorladıklarını fark ediyorum. Okul hayatı boyunca yetişkinlerin kendilerinden sadece ve sürekli doğru cevapları seçmesini beklediği lise öğrencilerinin gösterdiği bu çabayı anlamak zor değil. Her hamlelerinin doğru olmasını istiyorlar. Ancak hatadan kaçmaya çalıştıkça daha fazla hata yapıyor ve hata yaptıkça hem kendilerine hem de arkadaşlarına daha fazla gülüyorlar. Bu, çalışmanın amacına son derece uygun. Çünkü yapılan her tür çalışmanın, katılımcılara ve bize kazandıracaklarının ötesinde sıkıcı olmaması gerekiyor. Ayrıca o kadar çok hata yapılıyor ki, yaklaşık bir buçuk saat süren çalışmanın sonunda hata yapmak yavaş yavaş önemini kaybediyor. Çalışmaya katılmakta isteksiz olan arkadaşların memnuniyetsizliklerini ve isteksizliklerini ifade etme hakkına saygı duyuyoruz. Şu an için yapabileceğimiz başka bir şey de yok.

Programın ikinci gününde bize ayrılan süre yaklaşık bir saat. Başlangıçta katılımcıların birçoğunun durumdan pek de memnun olmadıklarını hissettiğimiz bir çalışma önerisinde bulunuyoruz. Ağaçların gölgesindeki büyük piknik maslarında kuru, pastel ve sulu boyaları kullanarak resim yapmalarını istiyoruz. Beklentimiz, kendilerini mutlu hissettikleri bir anı düşünerek önlerindeki kağıtların üzerinde boyalarla oynamaları. Çalışmanın başında “çok güzel” bir resim ortaya çıkarmak için kendilerini şartlandırmamalarını özellikle belirtiyorum. İçlerinden bazıları resim yapmak konusunda ne kadar “başarısız” olduklarını söyleyerek kaygılı bir bekleyiş içine giriyor. Yaptıkları her tür üretimin notla değerlendirildiği okul sisteminde yaratıcı cesaretlerinin ne kadar kırıldığını bir kez daha görüp üzülüyorum. Okul öncesi çağdaki çocuklarla yaptığım resim çalışmalarının ne kadar rahat ve akıcı, bununla birlikte okula başlayan çocukların büyük kısmının sanat çalışmalarında ne kadar kaygılı ve isteksiz olduğunu hatırlıyorum. Resim yapma konusundaki başarısızlıklarını ifade eden katılımcılara, sadece boyalarla oynayıp önlerindeki bir saatin keyfini çıkarmaya çalışmalarını öneriyorum. Çalışmamızın ilk gününde çalışmalara isteksizce katılan ya da katılmayan kampçıların resim çalışmasına istekli bir şekilde dahil olduklarını görmek hazırladığımız çalışmanın amacına uygun şekilde işlediğini gösteriyor. Tüm katılımcılar bir saat boyunca önlerindeki kâğıtlara bir şeyler çiziyorlar. Birbirleriyle sohbet ediyor, canları sıkıldığında kalkıp dolaşıyorlar. Çalışmanın sonunda bazıları resimlerini kafeteryadaki panolara ya da camlara asıyor, bazıları da atıyor. Kimsenin yaptığı resimle ilgili olumsuz bir geri bildirim vermiyoruz ya da içlerindeki “en güzel” resmi seçmiyoruz. Bunların bir önemi yok. Bizim için herkes resim yapabilir. Üç yaşındaki bir çocuk boya kalemleriyle oynarken, yapacağı işin sonucunu düşünmek yerine sadece anın keyfini çıkarıyorsa bunu 16-17 yaşındaki gençler de yapabilir, başkaları da… Çalışmanın sonunda yaptığımız şey, bize eşlik ettikleri için teşekkür etmek oluyor.

Kampın üçüncü gününde yine oyun oynamak için toplanıyoruz. Çalışmayı Koray yönetiyor.  Birbirlerini ve kendilerini ne kadar dikkatli dinlerlerse o kadar uyumlu bir ekip çalışması ortaya çıkardıkları oyunlar oynuyoruz. Yine herkesin dilediği kadar çok hata yapabileceği ve yapılan hatalar için kimsenin kimseyi eleştirmeyeceği bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Kampın üçüncü gününde çalışmaya isteksiz katılan bir kişi bile kalmıyor. Hata yapma kaygısının büyük ölçüde ortadan kalkmış olması, herkesin çok daha fazla eğlenmesine ve takım olarak çok daha iyi bir performans gösterilmesine yol açıyor. Ayrıca katılımcılar, ikişer ya da üçer kişilik ekiplerle, arkadaşları önünde sahne alarak çeşitli performanslar sergiliyorlar. Kampa oldukça isteksiz şekilde gelen katılımcıların performans göstermek için en istekli kişilere dönüşmüş olması onlara ulaşabildiğimizi gösteriyor. Tüm çalışma boyunca Türkçe, Yunanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Arapça, Rusça ve şu an hatırlayamadığım başka diller kullanılarak oyunlar oynanıyor. Çok kültürlü bir ortamda tek tipleştirici bir çalışma yapmaya çalışmamak kampta sorunlar yaşanmasına değil tam tersine bulunduğumuz ortamın çok daha fazla zenginleşmesine yardımcı oluyor. Birbirimizin o anda söylediklerini kelimesi kelimesine anlamamak ve buna rağmen anlaşmayı başarmak, birbirimizi daha koşulsuz kabullenmeyi ve aramızdaki iletişimin güçlenmesini sağlıyor.

 Kampın dördüncü gününde tüm ekiple birlikte Bergama’yı gezmeye gidiyoruz. On bin kişilik amfi tiyatroyu ve antik kenti ziyaret ediyoruz. Hava çok sıcak olduğu için dünyadaki bilinen ilk hastanelerinden Asklepion’u görmeye gidemiyoruz. Uygarlık tarihinin en önemli merkezlerinden biri olan Bergama’nın girişinde belediyenin bilmem kaç billboard kullanarak yaptığı duyuruyu görünce güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum. 2011 senesinin bilmem hangi tarihinde açılacak olan Bergama Kültür Merkezi’ni bizlere müjdeliyorlar. Üstelik bunu Bergama halkının rüyası olarak nitelendirip bir güzel cilalıyorlar.  Aynı tarihlerde sular altında kalacak olan Allianoi ise hepimizin kabusu olmalı diye kendi kendime söyleniyorum.    

Kampın beşinci gününde Afacan Motel’in en güzel köşelerinden birinde öykü çalışmamızı yapıyoruz. Denize yaklaşık bir metre yükseklikte ve denize bakan tarafı tümüyle açık olan bu alanda, sabah güneşi ve müzik eşliğinde yaklaşık 25 kişi kendi öykülerini oluşturuyor. Altı parçalı öykü tekniği kullanılarak yapılan bu çalışmada, milli eğitim müfredatının her tür ifadeyi sınırlandıran kompozisyon ödevlerinden bunalmış insanlar birbirinden güzel öykülerle çalışmayı tamamlıyor. İsteyen yazarak, isteyen boya kalemleriyle çizerek, isteyen hem yazarak hem de çizerek çalışmaya katılıyor. Bir buçuk saat süren çalışmanın sonunda, ilk günlerde sıklıkla duyduğumuz “yapamam, beceremem, bilmiyorum” gibi en baştan harekete geçmeyi zorlaştıran ifadelerin hiçbirini duymamış olmak, Disiplinler Arası Sanat Atölyesi Programı’nın amacına uygun şekilde devam etmekte olduğunu gösteriyor.

Kampın altıncı gününde yaklaşık bir buçuk saat doğaçlama oyunlar oynuyoruz. Koray’ın yönetmekte olduğu bu oturum diğer oturumlardan biraz daha farklı. Bu kez, oynanan oyunların ve sergilenen performansların bir çoğunda duyguların ifade edilmesi ön planda. Daha önceki oturumlarda grubun en aktif üyelerinin bir çoğu arka planda kalmayı tercih ediyor. Hissettiğimiz şeyleri açığa çıkarmak gerektiğinde her ortamda dışa dönük olmaya çalışan kampçılar zorlanmaya başlıyor. Bununla birlikte çalışmalarda daha kendine yönelik olduğunu gözlemlediğimiz katılımcıların oyunlara katılmak konusunda daha istekli olduğunu gözlemliyoruz. Bu tür farklı salınımlar bize, birlikte çalıştığımız ve yaşadığımız grup üyelerini hangi konularda desteklememiz gerektiğiyle ilgili çok önemli veriler sunuyor. Çalışmamızın altıncı gününde aşağı yukarı herkesin kendisini bir şekilde ifade edebileceği alanların yaratılmış olduğunu görüyoruz. Tüm çalışma süresince kimse eleştirilmiyor ya da hatalarından ders alması ve bu hataları tekrarlamaması için arkadaşları önünde aşağılanmıyor. Genel eğitim algımıza ters olan bu durumun pek çok kazanımla önümüzde duruyor olması son derece anlamlı.

Kampın son gecesinde geç saatlere kadar süren parti ve kapanış toplantısı nedeniyle, Pazar sabahı birçoğumuz yorgun. Son oturuma katılım bu nedenle biraz daha az kişiyle oluyor. İnteraktif kart takımlarını kullanarak kısa bir çalışma yapıyorum. Katılımcılardan, kampta geçirdikleri bir haftayı, yolculuğa çıktıkları andan itibaren gözden geçirmelerini ve kendilerini nasıl hissettiklerine odaklanmalarını istiyorum. İçinde bulundukları durumu en iyi ifade ettiğine inandıkları kartlardan seçim yapmalarını ve isteyenlerden duygularını ve düşüncelerini açıklamalarını istiyorum. Kartları bir süre karıştırdıktan sonra herkes birkaç kart seçiyor. Birçoğu duygu ve düşüncelerini kendilerine saklamayı tercih ediyor. İstekli olan birkaç kişi aklından geçenleri bizimle paylaşıyor. Genel eğilim kampta geçen bir haftanın, herkes için eğlenceli ve birçok kazanımla dolu olduğu yönünde. Yaşanan değişimi birbirlerinden tekrar duymaları aralarındaki duygudaşlığı güçlendiriyor. Herkese katılımı için teşekkür ederek çalışmayı ve altı oturumluk atölye programını kapatıyorum.

NOTLAR

Kamp dönemi boyunca irili ufaklı pek çok sorun yaşandı. Kurallar sorgulandı. Bazılarına itiraz edildi ve değiştirilmek istendi. Katılımcılar birbirleriyle yakın ilişkiler kurdu ya da bazıları birbirinden pek hoşlanmadı. Alışık olduğu ortamdan bir haftalığına uzaklaşmış olan grup üyeleri ve eğitimciler önceki hayatlarında yaşadıkları sorunlarını, zorlandıkları bazı durumları doğal olarak beraberinde getirdi. Ancak bir hafta boyunca yaşanan tüm sorunlar diyalogla çözülmeye çalışıldı. Kimse kimseye vurmadı ya da hakaret etmedi. Herkes tüm iyi niyetiyle birbirini dinlemeye, anlamaya ve ortak bir çözüm üretme arayışı içine girmek için çaba gösterdi. Bazı sorunlar çözüldü bazıları çözülemedi. Bu durum bana kamp sürecinin büyük bir samimiyet içinde geçtiğini söylüyor. Herkes kendini açıkça ifade etmeye çalıştı ve bu nedenle zaman zaman bazı insanlar rahatsızlık duydu. Rahatsızlıklar ifade edildiğinde de sorun yaşandı. Sorun yaşanmadan çözüm üretmek mümkün olmadığı için kampa katılan, eğitimciler ve kamp sorumluları da dahil, herkes için son derece öğretici bir haftanın geride kaldığına inanıyorum.

Yurt dışından kampımıza katılan üç kişinin durumunu gözlemlemek, ülkemizde yaşanan sıkıntıları daha açık şekilde ortaya koyuyor. Dilimizi bilmeyen bu kampçılar her tür etkinliğe katılmak konusunda oldukça cesurdu. Hata yapma kaygıları Türkiye’de yaşayan grup üyelerine göre çok daha düşük olduğu için kısa sürede uyum sağladılar. Her çalışmaya aktif olarak katıldılar, yakın arkadaşlıklar kurdular. Her hangi bir sıkıntı yaşadıklarında arkadaşlarıyla ya da kamptan sorumlu olan kişilerle iletişim kurarak sorunlarını çözmeye çalıştılar. Büyük ölçüde eleştiri üzerine kurulu olan geleneksel eğitim yöntemlerimizin hem okulda hem de aile ortamında çocuklarımıza ne kadar zarar verdiğini bize bir kez daha gösterdiler. En iyi ve en doğru olanı ortaya koymak zorunda olan bizlerin denemekten ne kadar korkar hale geldiğimizi en naif şekilde bize anlatmış oldular.

Disiplinlerarası Sanat Atölyesi aslında üçer saatlik altı oturumdan oluşuyor. Ayrıca çalışma sonunda katılımcıların yaptığı çalışmaların sergilenmesi ve sahne performansıyla atölye programı tamamlanmış oluyor. Ancak Gençtur Film Kampı’ndaki yoğun program nedeniyle her oturum için yaklaşık bir-bir buçuk saatlik bir zaman dilimini kullanabiliyoruz. Buna rağmen başlangıçtaki hedeflerimizin neredeyse tümüne ulaşmanın mümkün olduğunu görüyoruz. Atölye, esnek yapısı sayesinde her grubun özelliğine, kişi sayısına ve kullanılabilecek zamana uygun şekilde yeniden yapılandırılabiliyor. Sanıyorum, bu çalışmamızın en güçlü taraflarından birini oluşturuyor.